19 Nisan 2016 Salı

İnsan Beynini Farklı Şekillerde Etkileyen 5 Kitap


      İNSAN BEYNİNİ FARKLI ŞEKİLLERDE                          ETKİLEYEN 5 KİTAP                                                                            

   
Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe,henüz yirmi beş yaşındayken yazdığı ''Genç Werther'in Acıları'' nda kısa bir süre önce Charlotte adlı genç bir kadınla yaşadığı mutsuz ilişkiden yola çıkmıştır.                                        
                                                     Esrarengiz bir Çinli savaşçı-filozof tarafından günümüzden iki bin yıl önce yazılan savaş sanatı belki de dünyanın en etkili ve yaygın strateji kitabıdır.Nitekim yazıldığı tarihten bugüne askeri önderler ve stratejistlerce olduğu kadar, Asya kıtasında çağdaş politikacılar ve yöneticiler tarafından da hala aynı şevkle okunup incelenmektedir.
Feodal kültürden, adeta bir gecede, tüzel kültüre geçiveren Japonya'da Savaş Sanatı'nın günümüzdeki öğrencileri bu klasiğin stratejilerini çağdaş politika ve iş dünyasına aynı özenle uygulamaya devam ediyorlar. Hatta kimilerince Japonya'nın savaş sonrası yükselişinin temelinde Sun Tzu'nun sürekli olarak vurguladığı şu ilke yatıyor: Savaşmadan kazanmak en iyisidir.                                                                                                                                  
                           
     Körlük, 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitaplardan birisidir. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.
                                                                                     
      
Büyük Hemşire, çelik kapıdaki düğmelerden birini çevirerek duvar saatini dilediği hıza ayarlayabiliyor. Kimi zaman canı her şeyi hızlandırmak istiyor; düğmeyi çeviriveriyor. Saatin akrebiyle yelkovanı yarışıyorlar sanki. Paravanlarla örtülü pencerelerde gündüz, gece birbirini kovalıyor. Bu düzmece zamanın geçmesiyle herkes birbirine giriyor. Yarım yamalak tıraş olup kahvaltı masasına balıklarına dalıyorsun, daha ağzına bir lokma koymadan öğlen oluyor, ilaç veriliyor, yerinden kalkıp dinlenme odasına giderken akşam zili çalıyor, yatağa giriyorsun, on dakika sonra gene sabah olmuş. Büyük Hemşire herkesin kırılma ya da dağılma noktasına geldiğini görünce, düğmeyi yeniden çeviriyor. Her şey eski hızına dönüyor.                                                                              
"İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.